Eski Türk Edebiyatında Türler
Eski Türk Edebiyatında Türler
• Divan edebiyatı
• Klasik Türk edebiyatı
• Osmanlı edebiyatı
• Eski Türk Edebiyatı gibi farklı adlandırmalar olsa da Arap, özellikle Fars edebiyatının etkisinde biçimlenen Türk edebiyatı kastedilir.
• Nazım biçimlerinde
• Kafiye ve redif kullanımında
• Estetik anlayışta olduğu gibi türler konusunda da Arap ve Fars edebiyatındaki örneklerle uyumlu bir seyir izler.
Eski Türk Edebiyatında Türler
Tevhit
• Allah’ın sıfatlarından, fiillerinden, varlığından ve birliğinden bahseden eserlerdir.
• Divanlarda kasidelerin en başında tevhitler yer alır.
• Mesnevilerde ve mensur eserlerde de ilk başta tevhit niteliğindeki metinlere yer verilir.
• Fuzulî ve Nabi’nin tevhitleri türün en güzel örnekleri arasında sayılır.
Münacat
• Sözlük anlamı itibariyle biriyle fısıldaşarak konuşmak demektir.
• Allah’ın büyüklüğü ve kudreti karşısında insanın aczini ve yakarışlarını içeren eserlerdir.
• Bazen tevhitlerde münacat niteliği taşıyan bölümlere yer verilir.
• Özellikle tekke-tasavvuf erbabının eserlerinde münacatlar, tevhitlerden daha geniş yer tutar.
Naat
• Hz. Muhammet’in özelliklerinin, peygamberliğinin, ona duyulan sevginin konu edildiği eserlerdir.
• Başlı başına bu konuyu işleyen müstakil eserler olduğu gibi manzumelerde vardır.
• Fuzuli’nin “Su Kasidesi” Türk edebiyatının en güzel naatlarından biridir.
Hilye
• Başta Hz. Muhammet olmak üzere peygamberler ve dört halifenin fizikî ve ahlaki bakımdan güzelliklerine dair bilgiler veren eserlerdir.
• Hilye-i Hakânî en meşhur olanıdır.
Kıyafetname
• İnsanların fiziksel özellikleri ve dış görünümlerinden hareketle karakterlerine ilişkin görüşler ortaya koyan eserlerdir.
• Akşemsettin’in oğlu Hamdi Çelebi nin Kıyafetnamesi
• İbrahim Hakkı'nın Marifetname'sindeki kıyafetname bölümü türün en güzel örneklerindendir.
Gazavatname
• Gazaname olarak da bilinen bu türün manzum ve mensur örnekleri vardır. Bu tür eserlerde savaşlar, önemli kişilerin kahramanlıkları ve zaferleri anlatılır.
• Türk diliyle ilgili araştırmalar ve tarih çalışmaları açısından gazavatnameler önemlidir.
• Suzî Çelebi’nin Mihaloğlu Ali Bey Gazavatnamesi, türün en bilinen ve güzel örneklerinden biridir.
Sumame
• Düğün, şenlik ve ziyafetlerin anlatıldığı eserlerdir.
• Yazıldıkları dönemin eğlence hayatına, göreneklerine ve gündelik hayatına ilişkin önemli bilgiler içerirler.
• III. Murat'ın şehzadesi Mehmet (III. Mehmet) için 1582 yılında yapılan oldukça gösterişli sünnet düğününü anlatan Gelibolulu Ali'nin Câmi’u’l buhûr der-mecâlis-i sûr adlı eseri türün en güzel örneklerindendir.
• Mehmet Arslan, Surnameler: Osmanlı Saray Düğünleri ve Şenlikleri.
Şehrengiz/Şehraşub
• Bir şehrin güzelliklerini ve güzellerini anlatan eserlere denir. Manzum şehrengizlerde, başka nazım şekilleri
de kullanılmakla birlikte genellikte mesnevi şekli tercih edilmiştir.
• İlk şehrengizlerde Edirne, İstanbul ve Bursa’nın güzellikleri ve güzelleri konu edilmiştir.
• Mesihî ve Zatî’nin Edirne Şehrengizleri türün ilk örneklerindendir.
Tezkire
• Türk edebiyatında türün ilk örneğini Ali Şir Nevayî, Mecalisü’n-nefais adlı eseriyle vermiştir.
• Anadolu'da yazılan tezkireler arasında ise bilinen ilk örnek Sehî'nin Heşt-behişt'idir.
• Tezkire geleneği 16. yüzyılda Latifi, Ahdî, Âşık Çelebi, Haşan Çelebi'nin eserleriyle klasik bir form
kazanmıştır.
• Latifî’nin şair biyografilerini alfabetik sıraya göre düzenlemesi sonraki yazarlar tarafından da benimsenmiştir.
• Âşık Çelebi’nin ebced harflerine göre yaptığı sıralama tek örnek olarak kalmıştır.
• Güftî eserini manzum olarak kaleme almıştır.
• 17. yüzyılda ağırlıklı olarak antoloji tipi tezkireler yazılmış,
• 18. yüzyılda tekrar klasik formdaki tezkirelere benzer eserler verilmiştir.
• Son tezkire örneği olarak İbnülemin’in Son Asır Türk Şairleri sayılabilir.
• Nail Tuman’ın Tuhfe-i Nailî adlı eseri ise bütün tezkirelerin özeti niteliğinde çok
önemli bir derlemedir.
Tekke-Tasavvuf Edebiyatında Türler
Sufi şair ve yazarların mistik deneyim ve düşüncelerini ifade ettikleri edebî eserler, tekke-tasavvuf edebiyatı kavramı içerisinde değerlendirilir.
Tekkelerde derviş şairler tarafından meydana getirildiği için Tekke Edebiyatı diye anıldığı gibi, tasavvuf konusunu işlemesi bakımından Tasavvuf
Edebiyatı diye de anılır.
Belli başlı manzum türleri şunlardır.
Tekke-Tasavvuf Edebiyatında Türler
Allah aşkını konu edinen, Tanrıyı övmek, ona yalvarmak için yazılan, söylenen şiirlerdir.
• Özel bir ezgiyle okunurlar. İlahîler tarikatlara göre türlü adlar alır:
Mevlevîlerde âyin
Bektaşîlerde nefes
Gülşenilerde tapuğ
• Anadolu'da Yunus İlahîleri çok okunmuştur.
Nutuk
• Tekke önderlerinin tarikata yeni giren dervişlere tarikatın ilkelerini öğretmek amacıyla söyledikleri didaktik şiirlerdir.
Buyruğun tut Rahmanın
Tevhide gel tevhide
Tazelensin îmanın
Tevhide gel tevhide
Hüdayî’yi gûş eyle
Şevke gelib cûş eyle
Bu kevserden nûş eyle
Tevhide gel tevhide
(Aziz Mahmud Hüdayî)
Devriye
• Yaratılışın başlangıcı ve sonu, varlığın nereden gelip nereye gittiği ve ezel-ebed arasındaki evrelerin tasavvufa göre izahının yapıldığı şiirlere denir.
• Tasavvuftaki devir görüşü, devriyelerin başlıca konusudur.
• Ruhun âlemdeki macerasını anlatan devriye örnekleri daha çok Alevî-Bektaşî şairler tarafından yazılmıştır.
• Devriyelerin bir kısmında tarikat adap ve erkânının konu edildiği de görülür.
Anâsır gömleğin giymezden evvel
Âzade başıma hünkâr idim ben
Yemekten içmekten münezzeh idim
Manzar-ı Mevlâ’da envâr idim ben
Halk olmazdan evvel mülk-i melekût
Kimseler kılmazdı Mevlâya sücûd
Arş u kürs, levh, kalem olmadan mevcûd
ind-i mânevide hem varidim ben
Ezel bî-derd idim, bir DertJi oldum
Makam makam gezdim, cihâne geldim
Kendimi ahsen-i takvimde buldum
Hakk ile vâkıf-ı esrâr idim ben
(Dertli)
Şathiye
• Allah ile senli benli bir eda ile konuşur gibi söylenen şiirlerdir, ilk bakışta dinî açıdan küfür sayılabilecek şathiyelerde, derinliğine indikçe tasavvufî yorumlara imkân verebilecek bir anlatım tarzının benimsendiği görülür.
• Dinî, tasavvufî, felsefî olmak üzere çok ciddi konular, iğneleyici bir edayla, alaycı bir üslupla dile getirilir.
• Kaygusuz Abdal ve Azmî Baba’nın şathiyeleri ünlüdür.
• Daha çok Alevî-Bektaşî şairler şathiye söylemişlerdir.
Sekiz cennet yaptın sen Âdem içün
Adın büyük onun bağışla suçun
Âdemi cennetten çıkardın niçün
Buğday nene lazım harmancı mısın
Şanına düşer mi noksan görürsün
Her gönülde oturursun yürürsün
Bunca canı alıp yine verirsin
Götürüp getiren kervancı mısın
Bilirsin ben kulum sen sultanımsın
Kalpte zikrim dilde tercümanımsın
Sen benim canımda can mihmanımsın
Gönlümün yârisin yabancı mısın
(Azmî Baba)
Yorumlar
Yorum Gönder