Kayıtlar

Mecazla ilgili sanatlar

• Teşbih • İstiare (Eğretileme, ödünç alma) • Kinaye • Mecaz • Teşhis (Kişileştirme) • İntak (Konuşturma) Teşbih (Benzetme) • Anlama güç katmak için, aralarında gerçek ya da mecaz, çeşitli yönlerden ilgi, benzerlik bulunan en az iki varlıktan zayıf olanı nitelik bakımından güçlü olana benzetme sanatıdır. • Özellik bakımından birbirine denk iki varlık arasında benzerlik ilişkisi kuruluyorsa buna teşabüh denir. • Şairler, kendilerini etkileyen bir olay veya varlık karşısında heyecanlanır, bu heyecanı daha kuvvetli ve tesirli anlatabilmek için, o ruh hâlini okuyucuda daha iyi canlandırabilecek benzetmeler yapma yoluna giderler. Bunun sonucunda da teşbih sanatı meydana gelmiş olur. Ayrıntılı (mufassal) teşbih: Benzetmenin bütün öğelerinin bulunduğu teşbih çeşididir. • Ahmet Paşa, gül yüzlü [teşbih-i beliğ] güzel hakkında yazdıklarıyla mektubu yaprak gibi titreten kalemin ne yazdığını merak ettiği aşağıdaki beytinin ikinci dizesinde benzetme öğelerini topluca kullanır. Ne yazdı gül yüzün va...

Yeni İslamcı Hareket (Edebi Akımlar)

• Temelleri II. Meşrutiyet’e kadar götürülebilecek olan Yeni İslamcıların, sanat-edebiyat alanındaki öncüleri Mehmet Akif ve Necip Fazıl’dır. • 1965'lerden bugüne Diriliş, Edebiyat, Mavera, Yönelişler, Hareket, Dergâh, Yedi İklim ve Hece dergilerinde İslamcı edebiyat anlayışına uygun ürünler yayımlanır. Yeni İslamcı edebiyat anlayışının en önemli temsilcileri: Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt, Nuri Pakdil, Rasim Özdenören ve İsmet Özerdir. Yeni İslamcı anlayışın estetik dilini Ebubekir Eroğlu, isyanını ise Arif Ay temsil etmektedir. Yeni İslamcılar, gelenekten faydalanmakla birlikte, zaman zaman diğer Müslüman milletlerin şiir ve edebiyatlarından da güç alırlar.

Gül, Ey Saf Çelişki - Vural Bahadır Bayrıl

  Taşta uyuyan bir gül imgesi. Rüzgâr sürtünür yapraklarına. Zamanda ansızın bir kayma. İştahla gerinen uzuvlar som ışıkta. Tende ağır baş dönmesi. Varlığın oluşla yer değiştirmesi. Ney, seslenir kamışlara: “Her şey sevgilidir” Kavuş akşamla. Çöz gövdeni. Kâinatı içinde ara. Dilin çeperini yoklayan kelimeler; Zaman, Gök, Taş, Musikî. Şimdi kâğıttan seyreder beni hepsi. Parlarken o akıştan satıhta, hilkâtin nur heykelleri. İşte, Gök, delta! Akkor tennûreler Ağıyor ona. Meleklerle aramızdaki o lâin boşluğa. Ürperiyor havuzda iri yıldız lekeleri. Taş çözdü, maharetle gövdesine nakş edilen imgeyi. Karıştı yapraklar. Eridi havada. Kim baksa bundan böyle, gül ki ezelî muam mââââââ! Vural Bahadır Bayrıl

Mavi Akımı

• 1 Kasım 1952’de çıkmaya başlayan Mavi dergisiyle birlikte Türk şiirinde yeni bir eğilim belirir. • Ankara Atatürk Lisesi öğrencilerinin çıkardığı dergiyi Attila ilhan, yazılarıyla bu eğilimi metot hareketine dönüştürmeye çalışır. • Mavi, hürriyet ve barışı temsil eden bir renktir. • Yılmaz Gruda, Ahmet Oktay, Ferit Edgü, Demir Özlü, Attila ilhan, Ömer Faruk Toprak, Suat Taşer, Özdemir Nutku. • Maviciler, ürünlerinde aşırı duygusallığa, hayale, uzak belde özlemine, müzikaliteye, yalın söyleyişe ve zaman zaman da yabancı kelimelere yer vermişlerdir. • En büyük tepkileri de Garip şairlerinedir.

Eski Türk Edebiyatında Türler (Sesli Anlatım)

Resim
Youtube kanalımız açıldı:  https://www.youtube.com/@turkceodev  

Süleymaniye`de Bayram Sabahı - Yahya Kemal Beyatlı

  Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede Bir mehâbetli sabah oldu Süleymâniye`de Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati, Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan, Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan. Gecenin bitmeye yüz tuttuğu andan beridir, Duyulan gökte kanat, yerde ayak sesleridir. Bir geliş var!.. Ne mübârek, ne garîb âlem bu!.. Hava boydan boya binlerce hayâletle dolu... Her ufuktan bu geliş eski seferlerdendir; O seferlerle açılmış nice yerlerdendir. Bu sükûnette karıştıkça karanlıkla ışık Yürüyor, durmadan, insan ve hayâlet karışık; Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya, Giriyor, birbiri ardınca, ilâhî yapıya. Tanrının mâbedi her bir tarafından doluyor, Bu saatlerde Süleymâniye târih oluyor. Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı Adamış sevdiği Allah`ına bir böyle yapı. En güzel mâbedi olsun diye en son dînin Budur öz şekli hayâl ettiği mîmârînin. Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi, Seçmiş İstanbul`un uf...

Eski Türk Edebiyatında Türler

Eski Türk Edebiyatında Türler • Divan edebiyatı • Klasik Türk edebiyatı • Osmanlı edebiyatı • Eski Türk Edebiyatı gibi farklı adlandırmalar olsa da Arap, özellikle Fars edebiyatının etkisinde biçimlenen Türk edebiyatı kastedilir. • Nazım biçimlerinde • Kafiye ve redif kullanımında • Estetik anlayışta olduğu gibi türler konusunda da Arap ve Fars edebiyatındaki örneklerle uyumlu bir seyir izler. Eski Türk Edebiyatında Türler Tevhit • Allah’ın sıfatlarından, fiillerinden, varlığından ve birliğinden bahseden eserlerdir. • Divanlarda kasidelerin en başında tevhitler yer alır. • Mesnevilerde ve mensur eserlerde de ilk başta tevhit niteliğindeki metinlere yer verilir. • Fuzulî ve Nabi’nin tevhitleri türün en güzel örnekleri arasında sayılır. Münacat • Sözlük anlamı itibariyle biriyle fısıldaşarak konuşmak demektir. • Allah’ın büyüklüğü ve kudreti karşısında insanın aczini ve yakarışlarını içeren eserlerdir. • Bazen tevhitlerde münacat niteliği taşıyan bölümlere yer verilir. • Ö...

Hisarcılar (Edebi Akımlar)

• 1940 sonrasında yeniyi daha çok gelenek içinde arayan topluluktur. • Hisar dergisi etrafında toplanan ve bu sebeple “Hisarcılar" olarak isimlendirilen şairler bunların başında gelir. • Mehmet Çınarlı, Gültekin Samanoğlu, ilhan Geçer, Munis Faik Ozansoy, Selahattin Batu, Mustafa Necati Karaer, Bekir Sıtkı Erdoğan, Feyzi Halıcı, Yavuz Bülent Bakiler, Kerim Aydın Erdem • 1950’den 1980’e kadarki otuz yıllık dönemde yayın hayatını sürdüren Hisar dergisi zaman içinde belli bir şiir anlayışının odağı hâline gelmiştir. • Batı taklitçiliğine karşı çıkarlar. • Onlara göre sanat ve sanatkâr hür olmalı, hayata ve insana belli bir ideolojinin dar penceresinden bakmamalıdır. • Sanatkâr, mensubu olduğu millete dil, duygu, düşünce ve yaşayış bakımlarından yabancılaşmamalıdır. • Hisarcılar, yaşayan tabiî dile dayanırlar. • Türk şiir geleneğinden beslenerek mısralarına taşırlar. • İçerikte büyük ölçüde memleketçi, şiir anlayışlarında gelenekçidirler.