Edebi Türler Nelerdir?
Hikâye/Öykü
• İnsan hayatında olan veya olma ihtimali bulunan olayları belli bir biçim ve kurgu içinde anlatan metinlere hikâye denir.
• Bu tanım daha çok Maupassant (Guy de Maupassant) tarzı dediğimiz olay öyküleri için geçerlidir.
• Çehov tarzı (Anton Pavloviç Çehov) da denilen durum öykülerinde olayın fazla önemi yoktur.
• Klasik hikâyede esas olan olaydır, modern hikâyede ise olaydan çok insanın belli bir zaman dilimindeki durumu ön plana çıkarılır.
Küçürek öykü
Hikâyenin dört öğesi vardır:
• Olay ya da durum, kişiler, yer ve zaman.
• Türk edebiyatında 19. yüzyılın İkinci yarısından itibaren Batılı tarzda hikâye örnekleri görülmeye başlar.
• İlk hikâye örneklerini Halit Ziya Uşaklıgil, Samipaşazade Sezai, Mehmet Rauf, Ömer Seyfettin vermiştir.
• Türk edebiyatında klasik hikâyenin öncüsü Ömer Seyfettin, modern hikâyenin öncüsü de Sait Faik Abasıyanık’tır.
• Refik Halit Karay, Memduh Şevket Esendal, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Tarık Buğra, Haldun
Taner, Füruzan, Rasim Özdenören, Tezer Özlü, Cemil Kavukçu, Haşan Ali Toptaş, Mustafa Kutlu
önde gelen hikâye yazarlarındandır.
Roman sanatıyla ilgili kuramsal çalışmaların yanı sıra Umberto Eco (2011), Orhan Pamuk (2011), Mario Vargas Llosa (2014) gibi dünyaca ünlü üç romancının bireysel deneyimlerine dayalı anlatımlarını içeren eserleri hem roman yazmayı tasarlayanlar için hem de eleştirmenler için kılavuz niteliği taşımaktadır.
Tiyatro
• Oyuncular tarafından, seyircilerin önünde temsil edilmek amacıyla yazılmış veya tasarlanmış eserlere verilen addır.
• Kökeni İÖ 7 ve 6. yüzyılda şarap ve bereket tanrısı Tanrı Dionysos adına düzenlenen şenliklere bağlanır.
• Tiyatronun ilk olarak bu törenlerde ortaya çıkışı ve bundan sonra da uzun süre varlığını sürdürmesi manzum olarak gerçekleşmiştir.
• 17. yüzyıldan itibaren tiyatro sadece manzum bir edebî tür olmaktan çıkarak düz yazıya (mensur) doğru gelişme göstermiştir. Bu gelişmede Batı’da Shakespeare’in önemli rolü ve katkısı olmuştur.
• Tiyatro eserinin temel anlatım biçimi konuşmadır. Konuşma, bazen tek başına, kendi kendine konuşma (monolog) biçimindedir, bazen de
karşılıklı konuşma (diyalog) biçimindedir.
• Batılı anlamda üç türlü tiyatrodan söz edilebilir.
• Bu türlerden trajedi ve komedi ana tür, drama ve diğer türler ise bu iki türün birleşmesi ya da değişmesiyle ortaya çıkan türlerdir.
• İlk Osmanlı tiyatrosu 1870’te Güllü Agop tarafından kurulmuştur.
• Cumhuriyetin ilk yıllarında tiyatro eseri yazarları daha çok ulusçuluğu aşılayan düşünceler üzerinde durmuşlardır.
• Yaşar Nabi'nin Mete; Behçet Kemal'in Çoban ve Atilla, Necip Fazıl'ın Sabır Taşı adlı oyunları Türklerin erdemleri ve uygarlığını yansıtmak
amacını taşır.
• 1950'li yılların tiyatrosunda köy sorunlarına eğilme görülür.
• Aynı dönemde kimi yazarlar bireyden toplum sorunlarına geçerken, kimileri olaydan ve durumlardan hareket ederek toplumsal sorunlara yönelmişlerdir.
• Turgut Özakman, Haldun Taner, Orhan Asena, Refik Erduran bireylerden olaylara geçerken; Orhan Kemal, Cevat Fehmi Başkut, Oktay Rifat, Rıfat Ilgaz, Recep Bilginer olaydan hareket eden yazarlar olarak yer alırlar.
• 1970'ten sonra 12 Mart olayı ve buna bağlı olarak Türk tarihini yeniden gözden geçirme, işçi sorunları, Almanya’ya gidenlerin kültür çatışmaları işlenir.
• Erol Toy, Adalet Ağaoğlu, Necati Cumalı, A. Turan Oflazoğlu, Orhan Asena bu dönemin oyun yazarlarından bazılarıdır.
Deneme
• Ele aldığı konuyu rahat ve akıcı bir biçimde işleyen, yazarının kişisel bakış açısı ve deneyimini aktaran edebî metinlerdir.
• Bu türün öncüsü 16. yüzyıl Fransız yazarı Michel de Montaigne’dir. Yazdığı metinlerin, kişisel düşünce ve deneyimlerinin iletilmesine yönelik parçalar olduğunu vurgulamak için deneme (essai) adını seçmiştir.
• Türk edebiyatına deneme, diğer bazı edebî türler gibi Tanzimat’tan sonra Batı edebiyatından gelmiştir.
• Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ahmet Haşim, Falih Rıfkı Atay, Peyami Safa, Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, İsmet Özel, Nazan Bekiroğlu, Nurdan Gürbilek denemeleriyle tanınan yazarlardır.
Fıkra
• Gazete ve dergilerin belli köşelerinde çıkan ve daha çok günlük olaylardan söz eden, onları çeşitli yönlerden inceleyen, yorumlayan düzyazı türüne fıkra denir.
• Fıkralarda öne sürülen kişisel görüş ve düşüncelerin doğruluğu, daha çok okurun kabulüne bırakılır.
• Türk edebiyatının tanınmış fıkra yazarları arasında Ahmet Rasim, Ahmet Haşim, Falih Rıfkı Atay, Yusuf Ziya Ortaç, Peyami Safa, Burhan Felek ve Çetin Altan gibi isimler vardır.
Eleştiri/Tenkit
• Bir sanat eserinin gerçek değerini belirtmek amacıyla, olumlu ya da olumsuz yanlarını ortaya koyarak söz konusu eseri derinlemesine inceleyen metinlere eleştiri denir. Münekkit, yani eleştirmen sanatçıyı güzele ulaştırmaya çalışırken okuyucunun da sanat zevkini yükselterek sanatçının ve toplumun kılavuzu durumuna geçer.
• Türk edebiyatında Peyami Safa, Nurullah Ataç, Mehmet Kaplan, Berna Moran, Hüseyin Cöntürk, Orhan Şaik Gökyay, Haluk Aker, Adnan Benk, Tahsin Yücel, Mehmet Fuat, Murat Belge, Hilmi Yavuz, Nedim Gürsel, Fethi Naci, Ömer Türkeş vb. isimler eleştiri yazılarıyla tanınmış edebiyatçılardır.
Hatıra/Anı
• Kişisel yaşantının bütünü ya da belli bölümlerini veya gözlemleri dile getirmek amacıyla yazılmış edebî metinlere hatıra denir.
• Otobiyografi ile karıştırılabilen hatıra, ondan dışsal olaylara verdiği önem nedeniyle ayrılır.
• Niyazî Mısrî’nin Hatırâtı, Bir Yeniçerinin Hatıratı, Şair Leyla Saz Hanım’ın Anıları
• Türk edebiyatında Tanzimat’tan sonra hatıra türünde ciddi artış olmuştur. Ziya Paşa’nın Defter-i Âmâlı, Halit Ziya Uşaklıgil'in Edebî Hatıraları bu türdeki ilk eserler arasında yer alır.
• Ercüment Ekrem Talu, Geçmiş Zaman Olur ki, Mina Urgan, Bir Dinozorun Anıları, Hilmi Yavuz, Ceviz Sandıktaki Anılar.
Gezi
• Gezilip görülen yerlerle ilgili bilgi, gözlem ve hatıraları yansıtan yazılardır. Bu tür yazılar tarih, coğrafya, sosyoloji ve diğer bilim dallarına kaynak olabilecek niteliktedirler.
• Seyahat edebiyatı, insanların çok eski çağlardan beri merakla izledikleri bir türdür.
• Gezi yazılarını okurken, yazıyı kaleme alan gezginin gözlem ve düş dünyasında yaşarız metin boyunca.
• Gezi, edebiyatımızdaki en eski düzyazı türlerinden biridir. 17. yüzyılda yaşayan Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı ünlü eseri bu türün edebiyatımızdaki en önemli örneği kabul edilmektedir.
• Gelenekten gelen seyahatname kültürünün yanı sıra modern düşünceyle yaygınlık kazanmaya başlayan yeni yerleri görme, farklılıkları keşfetme anlayışının da bu türün gelişiminde etkili olduğu söylenebilir.
• Bu dönemde Mehmet Rauf, Ahmet Mithat Efendi, Halit Ziya, Cenap Şahabettin gezi yazısında eserler verenler arasındadır.
• Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatına gelindiğinde bu dönemde yapıtları olan yazarlarımız arasında Ahmet Haşim, İsmail Habip Sevük, Reşat Nuri Güntekin, Falih Rıfkı Atay, Sadri Ertem, Burhan Arpad, Fikret Otyam, Azra Erhat, Mina Urgan, Buket Uzuner.
Biyografi/Hâl tercümesi
• Yaşam öyküsü de denebilir. Modern biyografi, Batı edebiyatından devşirilen türlerdendir. “Olup bitmiş" ve gerçeklik değeri taşıyan niteliğiyle tarihe, hayal gücüne ve estetik beğeniye dayanmasıyla da edebiyata yakındır. Tarih ve edebiyatın kesiştiği noktada durur.
• Türk edebiyatında çeşitli meslek ve sanat erbabına dair tezkireler, hal tercümeleri bu türün önemli örneklerindendir. Tezkireden modem anlamda biyografiye geçiş Tanzimat’tan sonra başlar.
• Cumhuriyet döneminde Türk edebiyatında Mithat Cemal Kuntay, Abdülhak Şinasi Hisar, Yakup Kadri, Behçet Necatigil, Şevket Süreyya Aydemir, Saadettin Nüzhet Ergun, Beşir Ayvazoğlu, Ayşe Kulin, Sefa Kaplan, Selim İleri.
Mektup
• Mektupları, kitap bütünlüğü içinde okura sunmak Tanzimat'tan sonra ortaya çıkan yeni edebiyat tutumuyla birlikte görülür.
• Muallim Naci daha hayattayken mektuplarını derleyip kitap hâlinde bastırmıştır.
Birçok ünlü edebiyatçımızın mektupları da son yıllarda kitap hâlinde okurun karşısına çıkmaktadır.
• Cahit Sıtkı Tarancı’nın Ziyaya MektuplarJı, Kemal Tahir’in, Nâzım Hikmet’in, Sabahattin Ali’nin, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın MektuplarJı, Yaşar Nabi'ye yazılan Dost Mektupları, Orhan Veli'nin Nahid Hanım'a Mektuplari, Mehmet Kaplan ın Ali'ye Mektuplari anılması gereken kitaplardır.
Günlük/Günce
• Bazı insanlar yaşadıkları olayları, duygu ve düşüncelerini günü gününe not ederler. Bu şekilde meydana getirilmiş, üzerinde yazıldığı günün tarihi bulunan metinlere ve bu metinlerin bir araya getirilmesiyle oluşturulan eserlere günlük denir.
• Günlüklerin sıcak bir yanı vardır. Bu da sansürsüz bir ruh boşalımı şeklinde oluşmasından kaynaklanır.
• Günlükler bir sanatkârın, düşünce adamının hayatını, sanatını, eserlerini ve düşüncelerini anlamlandırmada, dahası aydınlatma ve açıklamada sağlıklı ve yararlı bilgiler içeren önemli birer kaynaktır.
• Batı'da özellikle 19. yüzyılda büyük artış gösteren ve birçoğu Türkçeye çevrilen bazı önemli günlükler ve yazarları şunlardır: Franz Kafka’nın yazdığı Günlükler adlı eseri, Andre Gide’in Günlük'ü Albert Camus’nun Defterler’i, Virginia Woolf’un Bir Yazarın Günlüğü, Stefan Zvveng'in Günlükleri.
• Tanzimat'la birlikte Türk edebiyatına giren günlüğün ilk örneği Direktör Ali Bey'in Hindistan'a yaptığı gezinin izlenimlerini içeren Seyahat Jumali (1897) adlı eserdir. Bu örneği şair Nigâr Hanım’ın ölümünden sonra yayımlanan Hayatımın Hikâyesi, Ahmet Refik'in Kafkas Yollarında adlı seyahat günlüğü, Ömer Seyfettin’in Balkan Harbi günlerini anlatan Ruznamesi izler.
• Günlük türünün asıl gelişimi 1950 sonrası Nurullah Ataç ile başlar. Sonraki yıllarda Salah Birsel’in Günlük (1955), Nurullah Ataç’ın Günce (1960),
• Oktay Akbal’ın Günlerde (1968), Tomris Uyar’ın Gündökümü (1977) ve Cahit Zarifoğlu’nun Yaşamak (1980) adlı kitapları dikkati çeken günlük örnekleridir.
Şiir
• Söz sanatlarının en eskisi olan ve edebî türler içinde özel bir yeri bulunan şiirin, şimdiye kadar yüzlerce tanımı yapılmıştır.
• “Kurallar şiirden çıkar, ne kadar güzel şiir varsa, o kadar doğru kural vardır.”
Yorumlar
Yorum Gönder